Bu Blogda Ara

17 Ocak 2014 Cuma

Fazıl Say - İlk Şarkılar Ankaradaydı



Albümü edinmek için ne hallere düştüğümü yazmıştım , ama konserin duyurusunu dahi yapamadım.
Son anda konsere gittim.
Konser Yenimahalle, Nazım Hikmet Kültür Merkezi'ndeydi , bu salonla ilgili yazdıklarım  buradaki gibi, hala aynı fikirdeyim. Akustik kötü, tasarım kötü , gelişigüzel bir tasarım , 1600 kişilik salon sadece 2 tane tuvalet , tek çıkış kapısı , 4 katlı fakat tek çıkış kapılı otopark .. Tekrar etmek istemedim ama dayanamadım.
Yine de bir, sıfırdan büyüktür yaklaşımını elden bırakmamak lazım Ankara'da yaşıyoruz.

Dinleyicilerden de bahsetmek isterim. Ankara'da görebilieceğinzi en "nerede alkışlanması gerektiğini bilen" dinleyici kitlesiyle beraber dinlediğim için çok mutluydum, çünkü böyle bir sorunumuz var, öyle yerlerde alkışlıyoruz ki , genellikle eserlerin en can alıcı yerlerini kaçırıyor oluyoruz. Her yükselmeden sonra bir alkış kopar ve sonraki  bir kaç cümleyi duymanız mümkün olmaz , bunu yaşamadan bir konser dinlemek de çok keyifliydi.
İnsanlar yer sorunu yaşadı , o kadar çok insan vardı ki , ve gelmek isteyen ve gelemeyen o kadar çok insan.
İyi ki var!
Biraz da ders olması gereken yönü var bu konserlerin , ısrarla göremeyenlere olması gereken bir ders.

Gel gelelim konsere ;
Fazıl Say , G.Gershwin ile başladı , arkasından "Ses" (Opus 40) , bir çok kez dinlemem rağmen ilk defa canlı dinledim. Bu eser benim dinlemekten kendimi alamadığım bir şeye sahip , henüz bir kelimeyle ifade edemiyorum fakat , bende bir süreklilik hissi uyandırıyor.
Sonrasında Kara Toprak ile devam etti . Sonra "Bodrum" (Opus 42) ..

Sonra Serenad Bağcan ile İlk Şarkılar'a başladılar .
Bazı şarkılarda albüm kaydından daha hisli olduğu bile söylenebilirdi , ama albüme aşık olmuş bir dineyici olarak tek bir şey söylerim ki ; albüm kadar konser de aklımı başımdan almaya yetti.

Cemal Süreya'nın Dört Mevsimi'ne tutuldum bir kaç gün hiç bir şey yapamadan dinledim , dedim ya aklımı başımdan aldı diye , Fazıl Say Dört Mevsim'den ve Cemal Süreya 'dan kısaca bahsetti ve onu seslendirdikleri sırada kalbimin duracagını sandım . Evet bu şarkı aklımı başımdan alan bir duyguya sahip ve evet bunu iyi ki Serenad Bağcan söylemiş.
İyi ki şimdi bu albüm çıkmış , 20 yıl önce değil!

Diğer şarkılar , Can Yücel- Sardunya'ya Ağıt , Pir Sultan Abdal - Sordum Sarı Çiğdeme.. Hepsi birbirinden keyifli ve ne kadar CD'den dinlemiş olursanız olun , hayatınızda bir kere canlı dinleyin.
Sadece umarım daha iyi bir salonda dinlersiniz .


Şairlerle iligili , albümde de yazan durumu anlattı Fazıl Say , bu insanlar babamın arkadaşıydı , ben 7-8 yaşlarındayken onlar otururken yanlarında uyurdum , dinlerdim , onlarla büyüdüm dedi. Şairler "babamın arkaşlarıydı" diye anlttıktan sonra konu Ömer Hayyam olunca "babamın arkadaşı değil ama benim" dediği zaman, o salonda olmalıydınız derim işte ..
Muhyiddin Abdal'ın şiiri olan "insan"  için "400 yıl önceden gelen melek" dediğinde diğer vokaller ve enstrumanlar olmadan nasıl acaba diye düşünmeye başlamıştım ki, bu performansı gözümü kırpmadan izledim.

Konser boyunca bir şeyi farkettim ki , bir gün müzik dinlerken insan bir anda delirebilir. Bu başka bir şey , bir keyif değil bir his değil, başka bir fizyolojik durum.
Dinlerken dedim ki "Yaşıyorum! Ve yaşamaktır aşk! Yok yok.. Müziktir aşk! Yok; yaşamaktır müzik!"
Kafam karıştı sonra .. Aklımı başımdan aldı konser , kısaca. Albüm gibi..

Enfes bir konserdi , bulun gidin , eğer Anadolu Turnesi'ne denk gelemediyseniz yakın şehirlere gidin ama bunu orda yaşayın, orda dinleyin iliğinize kadar Cemal Süreya , bütün titreşimleriyle Can Yücel'i içinizde duyun.

Ve ayrıca  , Fazıl Say ve Serenad Bağcan , ellerinize sesinize müziğnize ruhunuza sağlık. İyi ki varsınız!

Dolaylı da olsa çok ütopik bir beklenti olacak ama umarım bir gün Devlet eliyle sanat olmaz diyenler, Devletin ve diğer kurumların desteğinin çekilmesine ses cıkarmayanlar,  kenara çekilmiş sessizce izleyenler, bu yanlısın farkına geç olmadan varırlar.
Geç olmadan,  desteklenmemeye çalışılan şeyin ne demek oldugunun, sonuçlarının neler olacağının , çocuklarımıza gençlerimize ne kadar eksik bir yaşam sunacağımızın farkına varırlar , umarım.
Bizler ise , varsa destek olalım , elimizden alınmaya çalışıldıgında sessiz kalalım davranısından uzaklaşıp daha fazla sahip çıkmalıyız.
Ve ne zaman anlarız bilmiyorum ama eklemekte fayda görüyorum;
"Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir"
M. Kemal Atatürk

Seda A.
17 Ocak 2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder